24 Aralık 2013 Salı

Ebrar

Emsalini tahayyül etmek ne mümkün
Menfi hisler mütevazı gönlünden sürgün
İnceden değse gözün sanırsın ki düğün 
Ne dün umurunda insanın ne de bugün
Esrarına kapılınca bu ebrar gülün...



Mfk

22 Aralık 2013 Pazar

Şey Lâ

Bir 'şey' var içimde
'La' gibi 'sol'umdan
Bir 'şey' var içimde
'La'le gibi 'sol'andan



Mfk

16 Aralık 2013 Pazartesi

Ya-s-ak

Şimdi ne demeli
Yasakladıklarına ?

Ya sakladıklarına ?
Yas akladıklarına ?
 
Mfk

13 Aralık 2013 Cuma

Terk-i Cihan

Nedir şu boğazıma düğümlenen, gecenin nemi mi
Hangi melek dindirir azrailden başka, matemimi
Tek celsede atıverdin kalbinden saf sevgimi
Ölüm temizler ancak aşkınla yanan tenimi.

Yabancı bir elden resmin çizilmiş
Bilinmesin diye de hemencik silinmiş
Daha kırkım çıkmadan dişim çıktığı halde
Nasıl boy gösterirsin sen bir namerde.

Meğerse yanlış zanlar üzerine inşa etmişim seni
Meğerse bunca vakit boşa yakmışım ateşini
Keşke ayılıp da aslını bilseydim
Böyle yaşamaktansa daha doğmadan ölseydim.

Neler söylenir ki şimdi bu ARsız gidişine
Her duyan matem ediyor senin bu işine
Kalemler bile suskun her biri yeminli
Oysa o sevgine gönül kalemim emindi.

Senle yeşillenen gözlerim ağyarla ağlar oldu
Takvimdeki resim yokluğunu sayar oldu
Bomboş defterler gidişinle dolar oldu
Gönlümdeki sensizlik derin bir yar oldu.

''Belki bir gün geri döner'', diye diye
Sayıklar oldum adını, her geçen saniye
Her gece abdest alıp, el açtıkça semaya
Alnım nasır tuttu gide gele secdeye

Artık yârim oldu, duadan doğan umut,
Ne kadar da cezbediyor üstü kapalı tabut
Yaşamak zor, körelmiş bir umutla
Ardımdan sen anıl hayır ve hasenatla

Ne dururum daha ab-ı hayat mı içtim
Kaderimse bu yazgı, ebediyeti seçtim
Beni böyle öldüren yaşattığın felektir
O vakit terk-i yâr, terk-i cihana denktir.


Mfk

11 Aralık 2013 Çarşamba

Yengeç

Aşina bir sima şu zamanın ülfeti
Sardım ileri zira taşıyamam bu külfeti
Saatler ki yarışta; yelken kaç yengeç tut
Solumdadır elbet en belirgin hudut


Keza; gönle işlemez vaktin delici kurşunu
Zira Aşktır hayatın en ilahî unsuru

Fakat sök şu ruhundaki nasrı er ya da geç
Almadan seni kıskacına şu zehirli yengeç



Mfk

10 Aralık 2013 Salı

Susku


kahverengi şiirler karartır duvarı

bir yarasa;işitir sessizliği

lamba;görür kağıtta

birkaç kelime

sessizlik

Aşk’a...

İstanbul'suzum

İstanbul'suzum..
Ne trafiğim çok
Ne kara kirli havam var
Sensiz mahzun bir halim var
İstanbul sızım...
Ne kalabalığım çok
Ne kara hasret havam var 
Sensiz acınası bir halim var 
İstabul'suzum..
Öksüz kalmış yaram var..

9 Aralık 2013 Pazartesi

Sen Aç

Gül serensin kalplere belli ki
Üstü kapalı kinaye sadece benimki
Lakin bahçıvanlığın gönüllerde aşikar
Sinende bin diken olsa ne çıkar

Evvel zamanın ertelenmiş perisi
Ravzalar misali vakit sana muhtaç

Efsunlu bir dostluğun hikayesi ;
Nedamet olsa da dikenin,

                               gönüllerde yine Sen Aç...
                                               


                       mfk

GÖZLERİN

Gözlerin, neden bu denli yasaklı
Aydınlık, mutluluk misali kalbinde ya, saklı
Masumiyetinin ardında binlerce yas aklı
Zarif hayalleri şimdi yeniden kursak mı 

Ezgileri, tüm kalbimizle el ele tutsak mı ..?


Gözlerin..; Aydınlık Masumiyetinin Zarif Ezgileri...


 mfk

Sana Değer

Sine-i hanende var mı ki hüsrana yer
Ülfetimle sana yaren olsun seher
Mabuduna küslük etmezsen eğer
Ebedi cemalinde tebessümdür keder

Yalnız, Aşk mabedinde hangi yel eser
Yahut, bilemem, kimin feri yeter de sever
En feci yaren sensen eğer, Sana değer...
                                         Sana değer...



mfk

8 Aralık 2013 Pazar

Kar Yağarsa

Saat gece yarısını biraz geçmişti.Genç adam bir sigara daha içmek istedi ve balkona yöneldi.
Gökyüzünün kızıllığı dünyayı aydınlatmaya yetiyordu.
Ay bulutların arkasında gizliydi ama gizli bir el dünyayı aydınlatıyordu.
Sokak lambasının etrafı hafif dumanlıydı,sis çökecek gibiydi.
Birazdan lambanın etrafından yavaş yavaş inenleri görecekti.

Gök kubbeden yeryüzüne bembeyaz ve insanın gönlünü hoş eden görüntüsüyle  bir bir dökülüyordu kar taneleri.
Saate aldırmadan saatlerce onları izleyecekti.
Ve hiç uyumayanların tanığı olduğu bu mucizeye o da şahit olacaktı

Sabah olduğunda pencereden dışarıya bakan çocukların beyazı görünce duyacağı sevincini iliklerine kadar hissediyordu.
Sabah olduğunda kahvaltı yapmayı bile unutup eline leğeni alıp yokuşlara kaymaya giden çocuğun heyecanını hissediyordu
Sabah olduğunda babasına koşup kardan adam yapmak için aceleci davranan çocuğun o heyecanını hissediyordu.

Sabah olunca telaşa kapılarak bu gün sobada yanacak odunların üzeri de örtüldü diyen annenin telaşını yüreğinde hissediyordu.
Sabah olmadan titreyerek uyanan çocuğun anne insanlar donunca ölmez değil mi diyeceği anda annenin susuşunu hissediyordu.
Sabah olduğunda pencere önünde üzerine kat kat örttüğü battaniyenin altında titreyen dedelerin ninelerin üşüyüşünü hissediyordu.
Sabah olduğunda bundan sonra nerede yatacağız korkusuna kapılan evsizlerin korkusunu hissediyordu yüreğinde.
Sabah olduğunda bir hastane odasında karantinada tutulan çocuğun dışarıya olan hasretini hissediyordu.
Sabah olduğunda konacak dal bulamayan aç ve susuz oradan oraya uçan halsiz kuşun halsizliğini hissediyordu

Gençti,sabah olmuştu,kar yağmıştı.Acılar,telaşlar ve korkular karlar altında kalmış,heyecan ve sevinç yüzeye vurmuştu.
Gençti,her şeyi vardı,her şeyi olanların bu umursamazlığıyla,hiçbir şeyi olmayanların telaş ve korkusu iliklerine işliyordu.
Gençti,üşüyordu...
Gençliği donuyordu.
Bir çoğu sıcacık yuvasında üşüyordu.
Bir çoğu buz kütleleri arasında hayatta kalma mücadelesi veriyordu.

Allah affetsindi insanlığın bu umursamayışı.
Allah sarsın-dı üşüyen çocukları,anneleri,babaları,nineleri,dedeleri sımsıcak.

Sen Güzeldin

İnce bir keman sesi kadar titrekti gözlerin
Sözlerin o sese en güzel nameleri verir gibi
Sen güzeldin; masum,  hisli ve huzur dolu
Güzeldi yüreğin, aşkın allığı kadar dopdolu
Severdin iyiyi, güzeli, haklıyı haksızı ayırt etmeden
Lakin aşkın o büyülü değneği sana dokunmamış olmalı ki
Kalbin hep sabitti çıkmadı hızlı hızlı çarpmadı

Sen güzeldin, sevgin, öfken, duygunla sendin
Her şeye yüzeysel bakıp geçer ama 

Aslında içinde ince ince takardın 
Sevgin görünmezdi bu yüzden
Kimse bilmedi, neyi kimi nasıl seversin
Ben bilmezdim içini, yüreğini göremezdim
Sana bakarken hayranca, sırrını çözemezdim
Derindin, çook derin kırmızı gibi kopkoyu
Ama kendineydi bütün bu yoğunluğun
Kendin-de kendini kaybettin belki de
O kadar yoğundun ki;
Kim bilir belki de içinde boğuldun

Sevgin hissin hep yüzeysel
Ağlamalarınsa içli ve de içineydi

Hayatın bugün var yarın yok dertlerinin zehrini
Hep içine akıttın.
İçin çürüdü yalnızlıktan
Yok-sullaştın kendin-de
Artık kendi kendine mantıkladığın
Ve beyninde kurguladığın
Geçiştirmeler, teselliler, duymazdan gelmeler
Sana seni vermez oldu
Sensizliği getirdi

Ama sen güzeldin 
Tüm yalnızlığın ve yoksulluğun 
Sana dair olmasa da
Sen güzeldin,
Yüreğin güzeldi,
Hayat güzel...
Çünkü sen gülerdin

Sen öyleydin ki;
Güzel kelimesinin anlatabileceklerine sığmaz
Hiçbir tasvire uymazdın
Sen öyleydin ki;
'' İsteme bende hüsn-ü cemalini tasvir
Koca alemde yok güzellikte sana bir''
Sözünü yazdırandın

Sen öyleydin ki;
Bakar kalırdım...
İçimi alırdın.
Bakardım ya sana öylesine
Hani ölesiye...


Sen Güzeldin


                                                                                Mfk

7 Aralık 2013 Cumartesi

ETTİM

Çok eskiden aşkına taliptim
şimdilerde saygına sahibim

kaç kez sensiz geceleri koynumda yar ettim 
şimdi seni kalbime sultan ettim

evvelde sadece kendime sahiptim
kendimi yüreğine emanet ettim

birçok sırra sahip, her oyunda galiptim
yüreğimi sevdana mağlup ettim

yerim yurdum yok idi, sokaklara hakimdim
bir nefeste seni kendime han ettim

bazen duygusun bazen muhanettim
zaman geldi kin saçtım
kimi zaman el açtım, dua ettim
hissizliği seninle kaybettim

Neler gördü gözlerim, neler istedi bu nefis
bir anda hepsini kör, bir tek seni var ettim

hasretini boynuma muska, beni varlığına muhtaç ettin
beni sensizliğe bırakıp, bende seni azâd ettin

sen bana neler neler ettin deee...
Ben seni kendime Vaad ettim


Mfk

LâL

Sözcüklerin dimağımda kuruduğu yerdeyim
kelimeler oluşturamayacak kadar az harflere
anlatılamayacak kadar giz hislere sahibim
-belki sen anlarsın- düşünmelerinden
-sen zaten bilirsin- kuytularına kaçıyorum

Kimsesizleştiğim anlarım var benim
bir tebessüm bulamadığım yüzlere
dürüstlük görmeyen gözlere sahibim
-sen göremezsin- çaresizliğinden

- bir gün sen de görürsün- umutlarına düşüyorum
Beni büsbütün kaplayan aşkı da tadıyorum
çat-kapı gelen yokluğuna da
bu aralar kanlı hislere sahibim

-sen nereden bileceksin- kırıklığından
-sen de hissediyorsun- tesellisine kalıyorum

Şu an özlü hislere sahibim 

biraz da bıçak sırtı düşünceler
hasretinin acımasız sahrasında
ben sana susuyorum...



Mfk

3 Aralık 2013 Salı

Su Da Sızlar

'' Sızıyı gideren su
suyun sızladığını kimseler bilmez''


Su...
ilk harfinin sessiz ve sürekliliği
anlatıyor her şeyi...

Ne var ki 

ben de bir dünyayım.
Lakin üçte ikim ,

Sızıyla vaki...

                    Mfk

İyi Misin ?

İyi değilim ben. İyi misin diye sorma bana. Zaten sormazsın da Yinede söyleyim dedim; iyi değilim ben. Nasıl iyi olabilirim ki? Dünyada 7 milyar insan var sorsan iyi misin diye yarısı iyidir illaki,yarısı da benim gibi.Senin benim yarım olduğun gibi.Yarım olduğum için iyi olamadığım gibi. İyiyim diyen üç buçuk milyar insanın,diğer yarısı varsa eğer yine ederdi yedi milyar.Ben bu dünyanın insanı değil miyim ki? Bu yüzden mi hiç iyi değilim ki? Yeryüzünü kaplayan telaş beni benden çalıyor yavaş yavaş.Aşkına sarıldığımdan beridir oldum ben kendime sarmaş dolaş. Kalbime dolaşmış aklım çözecek olan sensin,kördüğüm dediğin buysa eğer bir düğüm atmaya da sen gelmelisin.Nasıl çözeceksen kendimden beni,giderken götürmelisin yanında beni. Durulmuyorsa içimde kopan fırtınalar,sebebi seninle hiç yaşayamadığım hatıralar. Akmıyorsa gözümden bir damla bile yaş,gel de içimden geçen denizlere ulaş. Halimi arz edebilecek kelâm bulamam, Halsizliğim sendendir ben hiç iyi olamam. Yârsızlığımın sımsıkı tuttum elini, Yâr gel kıralım şu derdin belini. Bir gün ansızın çıkagelsen, Sende kalmaya geldim desen. Ya gelsen de gitmesen ya da giderken beni de götürsen..

İyi değilim ben. İyi misin diye sorma bana. Zaten sormazsın da Yine de söyleyim dedim; İyi değilim ben...

2 Aralık 2013 Pazartesi

YAĞMUR

    Kimi zaman haykırıştır yeryüzüne semanın süsü olan bulutlardan gelen. Kimi zaman bir mesajdır yıllarca ayrı kalmış sevgililerin birbirine gönderdiği gibi özlem dolu. Yağmur, sesleniştir dünyaya yalnız olmadığını bildirmek için. Bir silkiniştir yağmur hayatın tüm olumsuzluklarını atmak için benliğinden.Bir doğuştur kimi zaman, sabırsızca ve hiçbir şeyin farkında olmadan doğuşu bekleyen bir bebeğinki gibi.Yağmur bir dayanaktır çaresiz kaldığımızda dört gözle aradığımız.
              
            Yağmur en büyük tesellimdir hep benle olan yalnızlıklarımda.Birkaç damla su bile olsa bedenimde sevgimi körükleyen,dokunduğu zaman bedenime tek dostum olsa bile terk edilişlerimde, bir vazgeçilmezdir yağmur her damlasında şefkat içeren annem gibi.

           Bir sebeptir, bir figürandır dünyanın fani olduğunu gösteren ve arkasında koştukça çocuklar gibi yakalamak için,bizi içine çekercesine uzaklaşan gök kuşağının oluşumunda.Bir elimde kadehimin diğerinde kalbimin olduğu,kendimi sonsuzluğa bırakmak için artık son damlayı beklediğim gecelerimde, O yoksa bende yokum dediğim anlarda beni hayata bağlayan demir halattır yağmur.Kimi zaman bir sevgilidir yağmur,gecenin ayyaşlığından söküp götüren beni.Arkadaştır her zaman yanımda olmasa bile geldiğinde bir daha gitmesini istemediğim.

             Şimdi sesleniyorum sana; Gel ey yağmur! Yalnızlığımı süslemek için gel.Bedenimde süzül yine O'na olan sevgimi körükleyerek.Serinlet gelişinle yüreğimi bana nefes vermek için ,ama söndürme kalbimdeki ateşi ateşleyenimi kaybetsem bile.Sıcaktan çatlayan toprağın güneşe duyduğu özleme karşılık olarak gel.Ben toprağım yağmur,güneşin kurbanı olan ama bundan haz duyan.Ben yeryüzüyüm yağmur,sen olmasan olmayan bir sevgili gibi.gel ey yağmur,çek götür beni boğan şu gecenin ayyaşlığından.

         Seninle anladım kimi zaman varlığımı.Sen farkındalık kazandırdın bana tüm uyuşturuculuğuna rağmen hayatın. Sen gerekçem oldun bırakmamak için kendimi ebediyete.Varlığınla şereflendirdin,yücelttin beni alçak anlarımda.Bana maksat oldun yaşamak için tek ve ebedi olan maksadımın zayıf kaldığı anlarımda.

           Gel ey yağmur gerekçem kayboldu kalbimde her zaman var olan.Bir bak kalbime acaba ben mi yanlış görüyorum;O'nun için yanan ateşi.Yoksa görünmeyecek kadar azlığımı görünmemesine sebep.Sonra O'nun kalbine düş ateşimin şiddetini bildirmek için.

         Gel ey yağmur bulutlara ağır geliyorsun,vefasızca atıyorlar seni yerlere.Yük olma onlara yalnız kalışlarımda seni ararken.Kirletmesinler saflığını dünyadan yükselen binbir çeşit kötü duygularla.Gel ey yağmur sevgiliden gelen bir haber ile gel.Onsuz anlarımda bir sevgili ol da gel.

        BEKLİYORUM YAĞMUR; SABIRSIZ AMA ÇİLEKEŞ.

''Aynı Hayatı Paylaşıyoruz''

      Bir kahve falında çıkan mutluluk haberine sevinen bir insanın hissettikleri kadar basittir hayat. Ya da tam tersi o faldan gelen kötü haberlere duyduğu üzüntü kadar yersiz ve bazen boşu boşunadır. Hayatı güzel kılan şeyler deriz hep ama hayatı güzel kılan unsurlar kişiye özeldir hatta ve hatta o şahıstaki hisleri, umutları, hayalleri güzel kılmaktadır. Yoksa hayat denilen, bir bakıma herkeste olan, bir bakıma da iki kişi de aynı şekilde bulunmayan bir süreçtir. İşte bundan dolayı ''aynı hayatı yaşıyoruz'' yanlış mantıklanmış bir sözdür.
     İki ayrı kişinin aynı hayatı yaşaması kadar imkansız bir şey olsa olsa aşk olur, o da zor olur. Hem iki aynı hayat olmaz ki. Hayat, çoğu kişinin aynı sözlerle tasvir ettiği gibi -çok sıradan, sıkıcı, basit- olsa da, aslında herkesin hayatı kendine özeldir. Bu aynı hayatı paylaşıyoruz zihniyetine sahip olanlar yanılgı içerisindedir ki onları böyle düşündüren de birliktelikler, ortak zevkler, hoşlantılar ve ya huylardır. Gel gelelim benim huylarımla bilmem Amerika başkanı obanın huyları da örtüşebilir. Gel gör ki adam lider bense... Şimdi ben obama ile aynı hayatı mı paylaşıyorum?...
     Tüm benzerliklerin aksine aynanın görünmeyen tarafına bakarsak eğer, olumlu sanılan bütün ortak noktalar insanları zıt uçurumlara sürekleyebilir de. İşte bundan dolayıdır ki aynı hayat, iki farklı kişi tarafından yaşanamaz. O tabir yerine '' Farklı iki hayatı birleştiriyoruz'' denmesi daha özgün ve de daha haz vericidir bence...
     Saygılar... 

29 Kasım 2013 Cuma

Peçeteye Düştü Mürekkep

Kırık kalpli bir yolcuyum,
hüsran denizlerinde... Alabora olmuş bir gemi
 tarumar halde mürettebat
 ve denize saçılmış
 çil çil hüzünler dalgalanırken gözlerimde,
 baş döndürücü bir rüzgar getiriyor kokunu...

Ve mehtap,
 senin için,
 seninle var olan mehtap da yok artık.
 Gün ışığı ardından ufukta beliren
 gözlerin acıtıyor gözlerimi,
 sol yandan vuruyor ince titrek bir sancı.
 Samimi düşünceler geçerken aklımdan
 gözlerimde canlanan hayalin
 raks ediyor denizde tüm güzelliğin
 ve de alımlılığınla

Geriye kalanlar hep acı vermiyor aslında.
Tatlı bir tebessüm beliriyor bazen yanaklarımda.
Zor ama haz verici...


Mfk

27 Kasım 2013 Çarşamba

İMGE

Aslında yalnızlık bir gelin allı-pullu
Dökülür yanaklarımdan zamansız
Son nefesinde bile bakir dulu
Bıraktığı gibi kafirin imansız

26 Kasım 2013 Salı

YANLIŞIZ BİZ !

Yanlış sevdik arkadaş!
Verdik her şeyimizi
Bütün özenimizi
Kalbimizi çabuk açtık gözlerimiz yerine
Soyulduk Arkadaş !
Yanlış sevdik arkadaş!
Sevdiremedik kendimizi
Bir bakışa
Belki de bir görüşe
Yıkıverdik bendimizi.
Yanlış sevdik arkadaş!
Erken düştü gardımız
Bıkmadık sevdik
Üzülsek de sevdik
Acıyla doysa da karnımız
Yanlış sevdik ulen
Çıktı Canımız.
Yanlış sevdik arkadaş!
Hangimiz alabildik verdiğimizi?
Üstelik alma niyeti bile olmadan
Hangimiz böbürlendik
Kibir eyledik sevgimizi?
Çok sevdik arkadaş!
Şayet her sevilen gidecekse
Şayet buna kibir denecekse
Varsın densin
Çoook sevdik arkadaş!
Yanlışız biz arkadaş, yanmış
Her doğru sözümüz
Örnek alınası özümüz
Şu kapkara gözümüz
Adadığımız Ömrümüz
VEFAsızlar içinse...
Yanmışız Biz Arkadaş, YANMIŞ..!!

İMDİ


Şimdi AŞK;
Nemli bir gecede kıyıya vuran çığlık misali.
Kulakları sağır edercesine sessiz,
Suskunluktan ölecek gibi gürültülü.

Şimdi Aşk;
Senli sahillere denizin gelmemesi,
Okyanusun ortasında susuzluktan kurumak,
Çöl vahalarında tir tir donmak sanki.

Şimdi Aşk;
Gecelerce senli nöbetleri beklemek.
Müstehçen bakışlardan kaçıp
Namahrem anılarda seni düşlemek.

Şimdi Aşk;
Kör umutlar besleyip, sahte yaşantılar sürmek.
Yokluğun, varlığındandır diyerek,
Yıkılmamak için kendi beynini kandırmak.

Şimdi Aşk: çok tuhaf, soğuk ve ıslak...
Şimdi Aşk: kanı soğrulmıuş bir kalp...
Şimdi Aşk: bir umut, bir düş, bir yalan, bir dua belki...
Şimdi Aşk: saf bir beyni kör umutlarla yürütmek.
Ve şimdi Aşk, nemli Bir sensizlik...

                                                 Mfk

Manidar

Aşina olmadığım o güzel çehren
Mehtapta parıldayan Aşk timsali bu gece
Bilincin her ne kadar yabancı gelse de
Sen de müptelasın bu haz verici duyguya
Nefesini koklasam..;
Aşk kokocak kadar
Dibine vurmuşsun.
O hiç görmedğim gözlerine baksam..;
Kör edercesine Aşk parlıyorsun.
Hadi.! Aşkı kur sabaha Sevgili.!
Aşık uyanalım bu güne...

                         Mfk

23 Kasım 2013 Cumartesi

İÇİNDE

Daha çok özlüyoruz günler geçip gittikçe,
Zaman,mekan ve aşk hayret içinde.
Sen benden geçip de  gidince
Hayret hayret içinde,nefes darlık içinde.

Daha çok seviyoruz günler geçip gittikçe,
Gündüz akşam ve gece ziyan içinde.
Sen beni bırakıp da gidince,
Ziyan ziyan içinde,ömür hazan içinde.

Daha çok bekliyoruz günler geçip gittikçe,
Sabır,sükut ve kelâm alev içinde.
Sen bana hiç gülmeden gidince ,
Alev alev içinde,gönül yangın içinde.

Daha çok ölüyoruz günler geçip gittikçe,
Kefen tabut ve toprak firkat içinde.
Sen bana yâr olmadan gidince ,
Ölüm ölüm içinde,gönül mezar içinde.

20 Kasım 2013 Çarşamba

ZAMİR

İnsanın hayatla arasındaki bağlaç
Şahsa münhasır bir zamir ise
İlk anlamıyla bu tekil çoğullukta
Kim kaybetmez ki birinci tekilini
Üçüncü çoğuldan buraya kadar
İnsan kaç kare hayattan kopar

Yalnız birinci tekillik kalsın elimde
Ben !!!
Bağlaçsız ben...
Sen de yoksun
Biz de
O da yok Siz de
Ve Onlar da yok
Ben varım tüm tekilliğimle
O: hayat yok seninle birlikte
Onlar yoklar
Siz yoksunuz
Biz yokuz...

Ben varım
Kendimle ben varım
Biz varız ötesi yok
İşte hayat;
'Ben' i 'kendim' ile bağlayıp
'Biz' yapacak kadar yok...

Oysa ben varım
Kendimle...
Dönüşüp duruyoruz ha bre
Fakat kendimde değilim.
Kendim de...

                                               Mfk

HÜZNÜN DİLSİZ MASALCISI


  Masalda hüzün şarkıları doluyordu yüreğine küçük körpe kızın. Yaslandığı omuzda, gözleri hafif kısık ve nemli idi. Yaşantısını okuyan cümleler daha da acıtır olmuştu içini. Artık kelimeler gözyaşlarının arkasından havada uçuşuyordu. Ama  sessizdi  hıçkırıkları, gözyaşları suskun ve hissedilmezdi. Ağlıyordu körpe ama hissettirmeden, acıtmadan, üzmeden ağlıyordu. Oysa ki masalcı,  hiçbir şeyden haberi olmadan,  bütün duygusuyla okumaya devam ediyordu aşk masalını. Kelimeleri daha vurgulu, daha duygulu okudukça, küçük körpe kız harap oluyordu içten içe.Oysa masalcı inanıyordu kitapta yazan her bir zerreye ve yaşıyordu yüreğiyle en ayrıntısına kadar.
    Küçük körpe kız masal devam ettikçe üzülüyor, daha da içine akıtıyordu gözyaşlarını. Çünkü okunan mutlulukları hiç yaşayamayacağını, telafuzdaki duygunun eninde sonunda solacağını, ve somut olarak da gördüğü gibi, bu aşk masalının da bir sonunun olduğunu biliyordu. Çünkü artık dayanılmazdı kulağını tırmalayan aşk kelimeleri ve katilceydi bu dinleşiyi sürdürmek. Ona bunu yapamazdı, kitap bittikten sonra masalcıya kıyamazdı. Ama daha önce,  kitap bitmeden hiç kaldırmamıştı başını masalcının omuzundan. Birden hain bir çelişkiye düştü. Bir yandan masalcıya acıyor onu kırmak, incitmek istemiyordu, öte yandan artık dayanamayacak kadar acı çekiyordu masalcının omuzunda.
    Masalcı gayet havasında devam ederken aşk masallarına, ara sıra duraklıyor, ilk önce gözleriyle kendi okuyor, daha sonra devam ediyordu. Körpe kız bunu fazla umursamıyordu, onun için sadece çektiği acı ve vereceği acı vardı uçsuz bucaksız düşüncelerinde.........................
    Umulmaz bir kıpırdanış, bu birlikteliğin gidişatını katlanılmaz derecede değiştirecekti. Masalcı bunu en başından tahmin etmişti. Ve öyle de oldu.Masalcı tam aşk masallarının baharına gelmiş gibi okurken o özlü ve yanık kelimeleri,  körpe dayanamadı çekti başını masalcının huzur bulduğu omzundan. Masalcı irkildi ve birden göz göze geldiler. Fakat bu sefer gizlenmemiş bir günah vardı körpe kızın yanağında. Bir damla gözyaşı neleri anlattı masalcıya kısacık bir zamanda. Tüm soğukkanlılığını koruyarak suskunluğundaki feryatları duyurmak istedi. Küçük körpe kız henüz anladı neden bazı bölümleri atladığını. Bu, gün ışığı gibi açıktı masalcının gözlerinde.
     Çünkü o: '' HÜZNÜN DİLSİZ MASALCISI'' idi.
Artık vakt-i hüsran gelmiş, yollar ayrılmıştı çoktan hiçbir şey anlatılmadan, işitilmeden.
     Çünkü gizlenmemiş bir günah vardı ortada: ''MELEKLER AĞLARSA MASALCI DİLSİZ KALIR''

DERDİM


Nicedir içimdesin sen,
Kirlenmiş katillerin hüznü gibi.
Kıyıya vuran gemi enkazları
Ya da yıkılmaya yüz tutmuş
Harabe bir evin anlattıkları...
Nicedir yoksun, tüm varlığınla
Soru işaretlerine cevpların hep üç noktalı,
Kelimelere sığmaz,
Ağza alınmaz haldesin..
Aslında yokluk bile senden daha var
Bir kurtulsam
Ahh bir bıraksan beni,Kendini
Belki mana yüklerim o zaman
Yokluğuna bakarak
Ve sana;
''Nesin sen, hüzün müsün, özlem mi
Yoksa Aşk mıısın sen? '' derdim
Gerçekten nesin sen en belirsiz derdim?
Körpe bir çocuğun aşkı gibisin
Sığmazsın ki o çocuk kokan laflara
Gözden ırakta mana da bulmazsın,
Hissimin parmağı kırılmış sanki,
Hiçbir şeyi işaret etmez oldun,
Göğsümde ağır bir oturgansın,
Yerleştin de kalkmaz oldun..
Nesin sen öyle hem acısın hem tatlı
Her ne isen bilesin özrün bile kabahatlı
Nesin Allah aşkına adın binbir kanatlı
Hüzün desem değilsin, coşku hiç değil
Hem ağlar hem gülersin, yazık ki eş zamanlı.
O vakit bak hadi taa gözlerime
Sukût ederek anlaşalım
Bilirim az buçuk tatmim etmek zordur
Fakat hadi bir bak bana kendini
Belki, belki bu sefer anlarım seni
Belki anlar da ağlarım seni...

                                                             -MFK-

18 Kasım 2013 Pazartesi

KELİMELERİ ABARTMAYIN




Kelimeleri abatrmayın
Yüz vermeyin şunlara
Olmadık anlamla kabartmayın
Sonra şımarıp saklanıyor her biri
İçinde kalıyor her şey diri diri
Sadece susun, ağlarken bile
Şşt.. Bakın kalp nasıl da geliyor dile
 
Kelimeleri abartmayın
Atın bütün sözlükleri
İnsanlık tek kelime: o da sevmek
Bir kere de olsa sevmişsen
Sen İnsansın demek
 
Kelimeleri abartmayın
Bırakın içinizde kalsın kifayet
Soyunun! Çıplak gezsin kalbiniz
Hem hangi kaftan olur aşka kıyafet
 
Kelimeleri abartmayın
Bence sizde kalsın bütün düşünceniz
Anlaşılır zaten birgün düşünce siz
 
Kelimeleri abartmayın
Ki Aşk'ı ağlatmayın
 
Kelimeleri abartmayın...

                                                               ~MFK~

AŞK OLSUN


  Hayatın tuz ruhu katılmış ama tuzsuz, hırçın ve düzenbaz politikalarına karşın, gönlün nur ile damıtılmış hoşgörüsüyle yaşamak, bir delinin ipiyle kuyuya inercesine itici ve de tercih dışı olmuş zamane insanlarında. Mazinin en kutsal miraslarından olan Aşkı bile keyf-i alemlerine alet edinip, günümüzde aşkın adını uçkur sevdası olarak nitelendirilir duruma düşürmekle kalmayıp, halka açık meralarda otlar olmuşlar- tabiri caizse.
    Zaman geçtikçe, kalplerin kararmasına, insanların duygu denen ruhu rahatlatan soyutlukları terk etmesine neden olan nedir acep? En basitinden bir futbol müsabakasında, taraftarın güçsüz takım lehine tezahürat etmesi bile insanlarda halen duygu açısından çalışır bir kalbin mevcut olduğunun göstergesidir. Nitekim zamane fanilerinin çoğunda bu bile eksik! Gerek bireysel gerekse toplumsal olarak huzurlu bir hayatı, Mantık denilen beyin uzuvlarıyla iten insanların, malesef hayat meşkalesi gücün, dolayısıyla paranın yanında olarak, rant sağlamak, bireysel olarak keyif mercisine alel acele ulaşmak olmuştur. Oysa asıl keyfin ve ruhî tadın kalbî mertebelere yükselmek olduğunu bilselerdi, kanatiniz olsun ki dünya duygu seline kapılırdı. Çünkü o kadar saf ve zeki bir milletiz.
    Her zaman derim ki '' Her şeyin eskisi güzeldir.'' Çağın, ileri gelen teknoloji sayesinde insanlara sağladığı avantajların elbette farkındayım. Lakin şöyle bir düşündükten sonra çağın getirdiği faydanın zararı karşılamadığı kanatindeyim. Misal verecek olursak, telefonun hayatımızdaki önemi küçümsenemeyek kadar hayati olmuştur artık. Yedisinden tutun da yetmişine kadar telefon sahibi olan bireylerimiz var. Fakat bu bireyler eş, dost, akran, arkadaş ile mecazi açıdan bir bağ içerisindedir ki bir tek tuşla kesilebilir. Hele ki günümüzde, ne yazık ki moda haline gelmiş olan telefon aşkları ne de kutsal bağdır(!). Aşkı telefonda yaşamak kadar gerici bir uygulama görmedim. Henüz görmediği, tam olarak tanımadığı, dokunmadığı, solumadığı bir insanı kalbinde baş tacı yapan(!) insanlarımız var bizim. Bu geçmişte olsa ve zamane şartları nedeniyle şiirlerle, mektuplarla Aşk yaşansa daha gerçekçi ve hazlı değil midir? Aşkın somutluğu günümüzde dokunmalar, öpüşmeler, sevişmelerken, mazide şiirler, mektuplar ve böylece ileri gelen edebiyat düzeyi değil midir? Lakin duygusuzca mantıklanmış bir söze göre '' Aşk karın doyurmaz.'' Doğrudur Aşk karın doyurmadığı gibi hiç kimseye hormonsal dürtülerini aşk üzerinden geçiştirme hakkı da vermez. Nitekim AŞkı kutsallığıyla, duygularıyla, KALBİYLE yaşayan insanlar vardır.
Vel hasıl-ı kelâm, konu AŞk olur da, kifayetler kelimelere sığar mı hiç ? En azından benim lugatımda öyle...
   AŞK OLSUN      ...  

                                                                 ~MFK~

17 Kasım 2013 Pazar

AŞKA ADIM KALA


Duyun! Tüm çektiklerim olsun Aşka feda
Ömrüm kalsın isterim Aşkta hoş bir seda
Güneşe, aya, aşka, insanlara Elveda..!
Gönlüm tatsın isterim aşkta son bir sefa.


Sessiz ve temiz bir veda olsun istedim.
Çünkü, hiçbir şafak kandıramadı ay beni.
Uykusuzluktan sabaha da küsmedim,
Hadi! Nefes ver de Ay Beni..!

Oysa, Aşka adım kala...
Neyse, Aşka adım kala!

Geriye bir adım kaldı;
Ferhat'a yarılan dağ,
Deliye çöller bağ,
Yusuf'a eski bir çağ kaldı.
Yeniden doğmak da neden?
Hangi ateş çıktı ki külden
Fanilikte sağ kaldı ?

Aşka adım kalmıştı...
Adım Aşka kaldı..! 


                                                                        ~MFK~