Hâlim hâl değil hâlden de öte;hâlden anlayan da yok hâliyle... Hokkası kırık,diviti kayıp...
18 Kasım 2013 Pazartesi
AŞK OLSUN
Hayatın tuz ruhu katılmış ama tuzsuz, hırçın ve düzenbaz politikalarına karşın, gönlün nur ile damıtılmış hoşgörüsüyle yaşamak, bir delinin ipiyle kuyuya inercesine itici ve de tercih dışı olmuş zamane insanlarında. Mazinin en kutsal miraslarından olan Aşkı bile keyf-i alemlerine alet edinip, günümüzde aşkın adını uçkur sevdası olarak nitelendirilir duruma düşürmekle kalmayıp, halka açık meralarda otlar olmuşlar- tabiri caizse.
Zaman geçtikçe, kalplerin kararmasına, insanların duygu denen ruhu rahatlatan soyutlukları terk etmesine neden olan nedir acep? En basitinden bir futbol müsabakasında, taraftarın güçsüz takım lehine tezahürat etmesi bile insanlarda halen duygu açısından çalışır bir kalbin mevcut olduğunun göstergesidir. Nitekim zamane fanilerinin çoğunda bu bile eksik! Gerek bireysel gerekse toplumsal olarak huzurlu bir hayatı, Mantık denilen beyin uzuvlarıyla iten insanların, malesef hayat meşkalesi gücün, dolayısıyla paranın yanında olarak, rant sağlamak, bireysel olarak keyif mercisine alel acele ulaşmak olmuştur. Oysa asıl keyfin ve ruhî tadın kalbî mertebelere yükselmek olduğunu bilselerdi, kanatiniz olsun ki dünya duygu seline kapılırdı. Çünkü o kadar saf ve zeki bir milletiz.
Her zaman derim ki '' Her şeyin eskisi güzeldir.'' Çağın, ileri gelen teknoloji sayesinde insanlara sağladığı avantajların elbette farkındayım. Lakin şöyle bir düşündükten sonra çağın getirdiği faydanın zararı karşılamadığı kanatindeyim. Misal verecek olursak, telefonun hayatımızdaki önemi küçümsenemeyek kadar hayati olmuştur artık. Yedisinden tutun da yetmişine kadar telefon sahibi olan bireylerimiz var. Fakat bu bireyler eş, dost, akran, arkadaş ile mecazi açıdan bir bağ içerisindedir ki bir tek tuşla kesilebilir. Hele ki günümüzde, ne yazık ki moda haline gelmiş olan telefon aşkları ne de kutsal bağdır(!). Aşkı telefonda yaşamak kadar gerici bir uygulama görmedim. Henüz görmediği, tam olarak tanımadığı, dokunmadığı, solumadığı bir insanı kalbinde baş tacı yapan(!) insanlarımız var bizim. Bu geçmişte olsa ve zamane şartları nedeniyle şiirlerle, mektuplarla Aşk yaşansa daha gerçekçi ve hazlı değil midir? Aşkın somutluğu günümüzde dokunmalar, öpüşmeler, sevişmelerken, mazide şiirler, mektuplar ve böylece ileri gelen edebiyat düzeyi değil midir? Lakin duygusuzca mantıklanmış bir söze göre '' Aşk karın doyurmaz.'' Doğrudur Aşk karın doyurmadığı gibi hiç kimseye hormonsal dürtülerini aşk üzerinden geçiştirme hakkı da vermez. Nitekim AŞkı kutsallığıyla, duygularıyla, KALBİYLE yaşayan insanlar vardır.
Vel hasıl-ı kelâm, konu AŞk olur da, kifayetler kelimelere sığar mı hiç ? En azından benim lugatımda öyle...
AŞK OLSUN ...
~MFK~
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder