Masalda hüzün şarkıları doluyordu yüreğine küçük körpe kızın. Yaslandığı omuzda, gözleri hafif kısık ve nemli idi. Yaşantısını okuyan cümleler daha da acıtır olmuştu içini. Artık kelimeler gözyaşlarının arkasından havada uçuşuyordu. Ama sessizdi hıçkırıkları, gözyaşları suskun ve hissedilmezdi. Ağlıyordu körpe ama hissettirmeden, acıtmadan, üzmeden ağlıyordu. Oysa ki masalcı, hiçbir şeyden haberi olmadan, bütün duygusuyla okumaya devam ediyordu aşk masalını. Kelimeleri daha vurgulu, daha duygulu okudukça, küçük körpe kız harap oluyordu içten içe.Oysa masalcı inanıyordu kitapta yazan her bir zerreye ve yaşıyordu yüreğiyle en ayrıntısına kadar.
Küçük körpe kız masal devam ettikçe üzülüyor, daha da içine akıtıyordu gözyaşlarını. Çünkü okunan mutlulukları hiç yaşayamayacağını, telafuzdaki duygunun eninde sonunda solacağını, ve somut olarak da gördüğü gibi, bu aşk masalının da bir sonunun olduğunu biliyordu. Çünkü artık dayanılmazdı kulağını tırmalayan aşk kelimeleri ve katilceydi bu dinleşiyi sürdürmek. Ona bunu yapamazdı, kitap bittikten sonra masalcıya kıyamazdı. Ama daha önce, kitap bitmeden hiç kaldırmamıştı başını masalcının omuzundan. Birden hain bir çelişkiye düştü. Bir yandan masalcıya acıyor onu kırmak, incitmek istemiyordu, öte yandan artık dayanamayacak kadar acı çekiyordu masalcının omuzunda.
Masalcı gayet havasında devam ederken aşk masallarına, ara sıra duraklıyor, ilk önce gözleriyle kendi okuyor, daha sonra devam ediyordu. Körpe kız bunu fazla umursamıyordu, onun için sadece çektiği acı ve vereceği acı vardı uçsuz bucaksız düşüncelerinde................
Umulmaz bir kıpırdanış, bu birlikteliğin gidişatını katlanılmaz derecede değiştirecekti. Masalcı bunu en başından tahmin etmişti. Ve öyle de oldu.Masalcı tam aşk masallarının baharına gelmiş gibi okurken o özlü ve yanık kelimeleri, körpe dayanamadı çekti başını masalcının huzur bulduğu omzundan. Masalcı irkildi ve birden göz göze geldiler. Fakat bu sefer gizlenmemiş bir günah vardı körpe kızın yanağında. Bir damla gözyaşı neleri anlattı masalcıya kısacık bir zamanda. Tüm soğukkanlılığını koruyarak suskunluğundaki feryatları duyurmak istedi. Küçük körpe kız henüz anladı neden bazı bölümleri atladığını. Bu, gün ışığı gibi açıktı masalcının gözlerinde.
Çünkü o: '' HÜZNÜN DİLSİZ MASALCISI'' idi.
Artık vakt-i hüsran gelmiş, yollar ayrılmıştı çoktan hiçbir şey anlatılmadan, işitilmeden.
Çünkü gizlenmemiş bir günah vardı ortada: ''MELEKLER AĞLARSA MASALCI DİLSİZ KALIR''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder